Şizofreni ve bipolar bozukluk tanısı ile ayaktan tedavi gören hastaların eşlerinin depresyon, anksiyete ve cinsel işlev düzeylerinin incelenmesi
Künye
Öbekli, T. (2013). Şizofreni ve bipolar bozukluk tanısı ile ayaktan tedavi gören hastaların eşlerinin depresyon, anksiyete ve cinsel işlev düzeylerinin incelenmesi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. İstanbul: İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.Özet
Şizofreni ve bipolar bozukluk, kişilerin psikolojik sağlıklarını etkileyen önemli psikiyatrik sorun olup, bakım hizmetleri konusunda profesyonel bir eğitim almamış olan aile çevresi üzerinde de bakım veren yüküne neden olmaktadır. Bakım veren yükünün ise literatürde çeşitli mental rahatsızlıklara sebep verdiği rapor edilmiştir. Her ne kadar şizofreni ve bipolar bozukluğu olan bireyler üzerinde birçok çalışma yapılsa da, bu bireylerin eşlerinin depresyon, anksiyete ve cinsel işlev düzeylerini inceleyen yeterli çalışmaya rastlanmamıştır. Bu çalışmada, şizofreni ve bipolar bozukluğu olup, ayaktan tedavi gören hastaların eşlerinin depresyon, anksiyete ve cinsel işlev düzeyleri incelenmiştir. Bu amaçla şizofreni ve bipolar bozukluğu olan 60 hasta eşine ve eşleri şizofreni ve bipolar bozukluğu olmayan 60 eşe Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HDÖ), Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği (HAÖ) ve Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği (ACYÖ) uygulanmıştır. Katılımcılar 30 şizofreni ve 30 bipolar bozukluk tanısı alan hasta eşlerinden oluşmaktadır. Ve cinsiyetlerine göre eşit olarak seçilmiştir. Kontrol grubu ise cinsiyetlerine göre 30 erkek ve 30 kadın sağlıklı bireylerin eşleri arasından seçilmiştir. Katılımcıların yaşlarının aritmetik ortalaması 36?dır. Çalışma sonuçlarına göre, şizofreni hastaların sadece anksiyete ve depresyon düzeyleri arasında ilişki bulunmuştur. Bipolar bozukluğu olan hastaların eşlerinde de sadece anksiyete ile depresyon arasında ilişki bulunmuştur. Şizofreni ve bipolar bozukluk tanısı alan hastaların eşlerinin depresyon, anksiyete ve cinsel işlev bozukluklarının, tanı almayan ailelere göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde daha yüksek olduğu görülmüştür (p<0,05).